22 Mart 2013 Cuma

Bir 8 Mart da Böyle Geçti...



Berna Kurt


Bu sene de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle bir dolu etkinlik yapıldı. Kadınların hak arama mücadelelerini simgeleyen bu tarihsel günün içini boşaltma, sevgililer günü gibi ticari bir gün haline getirme girişimlerini dışarıda bırakırsak; farklı toplumsal cinsiyet perspektiflerini tartışmaya açan ve kadın hareketine yeni bir enerji, yeni bir nefes aşılayan bir sürü etkinlik eş zamanlı olarak gerçekleşti. Ben de bunların bir parçası oluverdim. İstanbul’da, ve Diyarbakır’daki çalışmalar vesilesiyle; hem dans edip, çalıştırıp deneyimlerimi paylaştım hem de yeni dostlar edindim.

Boğaziçili Kadınlarla “Kucaklaşma”:

BGST Dansçıları’ndan iki arkadaş, Sinem (Şekercan) ve ben bir süredir sahneleme çalışması yürütüyorduk. İki kadının icracı olacağı bir sahne yaratma fikriyle yola çıkmıştık ve Kardeş Türküler’in Çocuk (H)aklı albümündeki Derdo Derdo (Derttir) adlı Kürtçe şarkı üzerine çalışıyorduk. Beraber geçirdiğimiz bu güzel yolculukta, BGST Dansçıları’nın daha önceki bir çalışmasının deneyimlerinden, Alevilerdeki musahiplik geleneğinden ve “Kadınsız Alevilik” tartışmalarından besleniyorduk (1).  Zamanla temamız iki kadının yol arkadaşlığı oldu ve kadınların musahibini -ya da “yol arkadaşı”nı- bizzat kendilerinin seçtiği bir kurgu oluşturduk. Bir ritüel ya da semah sahnesi oluşturmaya çalışmamakla birlikte, temel hareket malzememiz yine semahlar, semahlardaki kucaklaşmalar ve BGST’de yıllarca bu malzemeden hareketle yaptığımız doğaçlamalar oldu. Atölyede de semah kucaklaşmalarını temel alalım, 8 Mart’ta kadınlar olarak bir araya gelelim ve kucaklaşalım dedik. Ve son süreçte, diğer yol arkadaşlarımızın, Songül Tuncalı ve Seteney Koz’un da desteğini aldık.

“Kucaklaşma” adını verdiğimiz bu performans ve atölyeyi Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü’nün (BÜKAK) 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri çerçevesinde, Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü (BÜFK) ile BÜKAK’ın ortak bir etkinliği olarak gerçekleştirdik.



O gün, BÜKAK’ın bir başka etkinliği olan Türkan Şoray’la sohbet ve imza gününün hemen sonrasında buluşan yaklaşık 25 kişiydik. Ağırlıklı olarak üniversite öğrencisiydi katılımcı kadınlar; kucaklaşmaya hazırdılar, istekliydiler. Diğer kadın arkadaşlarımız ile annem de seyretti bizleri, heyecanımıza ortak oldu. Eski dostlar buluştuk yıllar sonra, yeni arkadaşlar bir araya geldik; tanıştık, sohbet ettik, kucaklaştık. Sinem ile birlikte gösterdiğimiz semah adımları ile kucaklaşma figürleri çabucak öğrenildi. Atölye öncesinde hazırladığımız basit sahne akışını hemen uygulayıverdik. Kadınlar olarak bir araya gelmenin, hep “birlikte” olmanın mutluluğunu yaşadık…

Diyarbakır’la Buluşma:

Atölye-performanstan üç gün sonra Diyarbakır’daydım. Dans sahnesinde toplumsal cinsiyet rolleri temalı seminer, çeviri gibi çalışmalarızı internetten takip eden Kemal Ciwan Işık beni bu şehre davet etmişti. 2009 yılında Diyarbakır’da ilk tango çalışmalarını başlatan ve zamanla bu faaliyetleri “Tango MED Dans ve Sanat Merkezi”(2) adıyla kurumsallaştıran Işık, burada dansı toplumsal ve siyasal bağlamlarıyla birlikte ele alan etkinlikler düzenlemeyi misyon edinmişti. Her sene 8 Mart haftasında dans ve kadınlar üzerine akademik sunumlar düzenliyordu ve ben de üçüncü konuk olacaktım. 10 Mart’ta gerçekleştirdiğimiz “Dans Sahnesinde Kadınlar ve Feminist Yaklaşımlar” başlıklı sunum ile sohbet işte böylesi bir çerçevede gerçekleşti.



Bu sefer dansla farklı düzeyde ilişki kuran kadınlar ve erkeklerden kurulu bir toplulukla birlikteydim. Pazar günü için oldukça erken olabilecek bir saatte buluşmuştuk. Ama sabah mahmurluğu hemencecik geçiverdi. Kahvaltı sonrasında sohbete katılanların enerjisi; öğrenme, tartışma ve paylaşma hevesleri bana da geçti. Saray balelerinden günümüze kadar uzanan tarihsel süreçte, kadınların dans sahnesinde konumlanma biçimlerine dair hazırladığım bol video’lu ve fotoğraflı sunum sırasında ve sonrasında soruların ve görüşlerin paylaşıldığı, fazlasıyla interaktif bir sohbet gerçekleştirdik. Sohbetten sonra da, Tango MED’deki bir dans dersine konuk oldum. Daha sonra da birlikte Diyarbakır’ı gezdik.

Bu iki etkinliğin hazırlıklarıyla birlikte yarattığı yorgunluğum çabucak geçiverdi; çünkü tam da istediğim olmuştu: hem kendi deneyimlerimi paylaşmış, hem de yeni fikirlerle ve dostluklarla buluşmuştum. 8 Mart’ın bir anlamı da bu değil miydi zaten: “birlikte”likler kurmak, paylaşarak büyümek, kendi çizdiğin “yol”u yeniden değerlendirme fırsatı bulmak…

NOTLAR:

1) BGST’de daha önce yürütülen çalışma notları için bkz. http://bgst.org/alevi-calismasi. Ayrıca “Kadınsız Alevilik” temalı tartışma için bkz. Şehriban Şahin Kaya, “Kadınsız Alevilik”, http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1044342&CategoryID=42, 27 Mart 2011 ve Hatice Kızılyıldız, “Kadınsız Alevilik Hakkındaki Yazıya Yanıt”, http://www.gomanweb.org/index.php/yazarlar/gomanweb-yazarlar/160-hatice-k-z-ly-ld-z/928-kadinsiz-alevilik-hakkindaki-yaziya-yanit, (bu web sitesinde yayınlanma tarihi: 23 Eylül 2012).
2) bkz. http://www.tangomed.com/.

18 Mart 2013 Pazartesi

Beden ve Ses… Dans ve Müzik… Gelenek ve Yaratıcılık


Berna Kurt

Yaklaşık üç aydır, ağırlıklı olarak BGST Dansçıları ile KeKeÇa üyelerinden oluşan on beş kişilik bir grup olarak beden müziği ve dans çalışması yürütüyoruz. Oldukça farklı müzik ve dans arka planlarına, çalışma ve sahneleme alışkanlıklarına sahip, farklı yaş ve deneyimlerden dansçılar ve müzisyenler olarak haftada bir ya da iki gün bir araya geliyoruz.
Bu çalışmanın başlangıç aşamasında, kurguladığımız çerçevenin çeşitli imkânlar barındırdığını düşünmüş ve notlar almıştım. Süreç içinde hem beklentilerimin süreklilik taşıdığını hem de yavaş yavaş pratiğe geçmeye başladığını fark ettim. Bu imkânlar şöyle sıralanabilir:
- Dans/hareket dramaturjisi anlamında farklı olanaklar sunuyor: dans kurgusu açısından, alışılageldik “müziğe eşlik etme”, “müzikten bağımsız hareket etme” ya da “müziksiz hareket etme” çerçevelerinin dışında, bağımsız bir alan açıyor;
- Müzik ve dansın etkileşim yollarını çeşitleme imkânı sunuyor,
-  Geleneksel dans, beden müziği ve beden perküsyonu formlarının çeşitlenebileceği ve geliştirilebileceği deneysel bir çalışma ortamı oluşturuyor,
-  Taklit ederek, çalıştırıcılarla birlikte yaparak, yani “yaparak öğrenme” süreci sayesinde beden hafızasının gelişmesini sağlıyor,
- Ağırlıklı olarak doğaçlamaya dayandığı için yaratıcılığın gelişmesine katkıda bulunuyor,
- Sahneleme aşamasında, seyirciyle etkileşim ve katılımcılık olanaklarını arttırma potansiyeli barındırıyor, (KeKeÇa’nın zaten bu tür çalışmaları var:)
- Çerçeve sahne dışında da kolaylıkla icra edilebilecek, kolay taşınabilir bir sergileme formu oluşturma imkânı sunuyor.

Çalışmalarımızın ilk aşamasında, birikimlerimizi paylaşmaya yönelik bir çerçeve kurmuştuk: müziğin ritmi ve tartımını sayma ve yazmaya yönelik çalışmalar; bedeni ısıtma, esnetme ve dansa hazırlamaya yönelik egzersizler; temel beden perküsyonu egzersizleri(1); içinde yaşadığımız coğrafya ve yakın bölgelerin dans ve hareket geleneklerinin ritimleriyle ve tartımlarıyla birlikte öğrenilmesi(2)… vd. Son haftalarda bu tür temel eğitim çalışmalarını sürdürmekle birlikte, farklı bir aşamaya da geçmiş durumdayız. Kişisel hazırlıklarımızı ya da doğaçlamalarımızı topluca çalışarak geliştiriyoruz:
1)   İki çalışma arasında, yani boş zamanlarımızda yaptığımız hazırlıkları –çalışma terminolojimizle “ödevlerimizi”- paylaşıyor, sonra da hep birlikte çalışarak geliştiriyoruz ya da,
2)   Çalışmanın bir bölümünü doğaçlamalara ayırıp, bunları sergiliyor; ritim ve tartımlarını yazarak deşifre ediyoruz. Sonra da hep birlikte icra ediyor ve –bazen gruplara ayrılıp kanon yaparak, bazen de basit koreografiler eşliğinde- çeşitli düzenlemeler yapıyoruz.
Ağırlıklı olarak belli bir ritim ve tartımda, “izlenebilir ve dinlenebilir” nitelikte doğaçlamalar yapıyoruz. Bunları sergiliyor ve videoya kaydediyoruz. Çalışma notlarımızdan alıntıyla, denemelerimiz “‘çalma-oynama’ arasında geniş bir yelpazeyi içeriyor: çalma / çalarak oynama / oynayarak çalma / oynama… vd.” Bu yelpaze içinde tek bir kategoriye sadık kalmaya çalışmıyoruz; çalma-oynama arasındaki denge kişisel istek ve eğilimlere, ortama, anlık paslaşmalara -belki de şans faktörüne- bağlı olarak değişkenlik gösterebiliyor.
Ben ise doğaçlarken genellikle beden perküsyonu egzersizlerini, geleneksel danslarla bütünleştirmeye çalışıyorum. Bu esnada, kaçınmaya çalıştığım iki eğilim olduğunu fark ettim:
1) Eklektisizm: beden perküsyonu egzersizlerinin ritim-hareket kalıpları ile geleneksel dansların yapısını estetik bir bütünlük gözetmeden bir araya getirmek (aslında hem bedenen yabancılaşmayacağım hem de bu tür dansları seyretmeye alışkın bir seyirciye tuhaf gelmeyeceğini düşündüğüm bir bütünlük oluşturmaya çalışıyorum).
2)  Hareketsizlik: deneyimlediğim kadarıyla beden perküsyonu egzersizleri genellikle sabit bir yerde, geniş bir mekân kullanımı gerektirmeden yapılacak şekilde tasarlanmış. Kollar, parmaklar, ayaklar, dizler, kalça… vd. arasındaki geçişlerdeki akışkanlık sınırlı olabiliyor. İşte dansçının yaratıcılığı ve katkısının tam da bu aşamada devreye girebileceğini düşünüyorum. “Hareket”in tanımı oldukça geniş tabii ki; ama en azından ben fiziksel olarak hem mekân hem de beden kullanımını genişleten bir hareket diline ihtiyaç duyuyorum.
Tabii ki bunlar benim kişisel eğilimlerim, güzel? ya da doğru? olan değil. Yollar ve yönelimler fazlasıyla çeşitli. Farklı yönelimlere sahip bu tür denemeleri geliştirmek, bir araya getirmek, sahne üstünde “anlamlı kılmak” ise başka bir maharet gerektiriyor.
Çalışmada şimdilik, atölye benzeri çalışmalarla başka birçok kişiyle paylaşılabilecek “ham” malzemeler birikiyor ve sahne üstü üretime yönelik ipuçları oluşuyor. Yaratıcı bir enerjinin oluştuğu çalışmada -dead-line’lar ve prodüksiyon sınırlamaları da olmadığı için- katılımcıların ihtiyaçlarını gözeten, eğitselliği genişçe bir döneme yayan bir ilerleyiş söz konusu. Yakında çalışma sürecini topluca değerlendireceğiz. Bundan sonraki süreci nasıl kurgulayacağımız; sahnelemeye yönelik nasıl bir hareket noktası, üslup, dil, kurgu, dramaturji… vd. oluşturacağımız da böylelikle netleşmeye başlayacak…

NOT-1: Yazıya katkıları için Timuçin Gürer ve Levent Soy’a teşekkürler…

NOT-2: Sırasıyla, görsel kaynaklar:
1) bir dans çalışması notumuz (tahtamız),
3) bir beden perküsyonu çalışması notumuz (tahtamız).