Berna Kurt
Bu sene de 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü nedeniyle bir dolu etkinlik yapıldı. Kadınların hak arama
mücadelelerini simgeleyen bu tarihsel günün içini boşaltma, sevgililer günü
gibi ticari bir gün haline getirme girişimlerini dışarıda bırakırsak; farklı
toplumsal cinsiyet perspektiflerini tartışmaya açan ve kadın hareketine yeni
bir enerji, yeni bir nefes aşılayan bir sürü etkinlik eş zamanlı olarak
gerçekleşti. Ben de bunların bir parçası oluverdim. İstanbul’da, ve
Diyarbakır’daki çalışmalar vesilesiyle; hem dans edip, çalıştırıp deneyimlerimi
paylaştım hem de yeni dostlar edindim.
Boğaziçili
Kadınlarla “Kucaklaşma”:
BGST Dansçıları’ndan
iki arkadaş, Sinem (Şekercan) ve ben bir süredir sahneleme çalışması
yürütüyorduk. İki kadının icracı olacağı bir sahne yaratma fikriyle yola
çıkmıştık ve Kardeş Türküler’in Çocuk (H)aklı albümündeki Derdo Derdo (Derttir) adlı
Kürtçe şarkı üzerine çalışıyorduk. Beraber geçirdiğimiz bu güzel yolculukta, BGST
Dansçıları’nın daha önceki bir çalışmasının deneyimlerinden, Alevilerdeki
musahiplik geleneğinden ve “Kadınsız Alevilik” tartışmalarından besleniyorduk (1). Zamanla temamız iki kadının yol arkadaşlığı
oldu ve kadınların musahibini -ya da “yol arkadaşı”nı- bizzat kendilerinin
seçtiği bir kurgu oluşturduk. Bir ritüel ya da semah sahnesi oluşturmaya çalışmamakla
birlikte, temel hareket malzememiz yine semahlar, semahlardaki kucaklaşmalar ve
BGST’de yıllarca bu malzemeden hareketle yaptığımız doğaçlamalar oldu. Atölyede
de semah kucaklaşmalarını temel alalım, 8 Mart’ta kadınlar olarak bir araya
gelelim ve kucaklaşalım dedik. Ve son
süreçte, diğer yol arkadaşlarımızın, Songül Tuncalı ve Seteney Koz’un da
desteğini aldık.
“Kucaklaşma” adını
verdiğimiz bu performans ve atölyeyi Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları
Kulübü’nün (BÜKAK) 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri çerçevesinde, Boğaziçi
Üniversitesi Folklor Kulübü (BÜFK) ile BÜKAK’ın ortak bir etkinliği olarak gerçekleştirdik.
O gün, BÜKAK’ın bir başka etkinliği olan Türkan
Şoray’la sohbet ve imza gününün hemen sonrasında buluşan yaklaşık 25 kişiydik. Ağırlıklı
olarak üniversite öğrencisiydi katılımcı kadınlar; kucaklaşmaya hazırdılar,
istekliydiler. Diğer kadın arkadaşlarımız ile annem de seyretti bizleri,
heyecanımıza ortak oldu. Eski dostlar buluştuk yıllar sonra, yeni arkadaşlar
bir araya geldik; tanıştık, sohbet ettik, kucaklaştık. Sinem ile birlikte gösterdiğimiz
semah adımları ile kucaklaşma figürleri çabucak öğrenildi. Atölye öncesinde
hazırladığımız basit sahne akışını hemen uygulayıverdik. Kadınlar olarak bir
araya gelmenin, hep “birlikte” olmanın mutluluğunu yaşadık…
Diyarbakır’la
Buluşma:
Atölye-performanstan üç gün sonra Diyarbakır’daydım. Dans sahnesinde toplumsal
cinsiyet rolleri temalı seminer, çeviri gibi çalışmalarızı internetten takip eden
Kemal Ciwan Işık beni bu şehre davet etmişti. 2009 yılında Diyarbakır’da ilk
tango çalışmalarını başlatan ve zamanla bu faaliyetleri “Tango MED Dans ve
Sanat Merkezi”(2) adıyla kurumsallaştıran Işık, burada dansı toplumsal ve
siyasal bağlamlarıyla birlikte ele alan etkinlikler düzenlemeyi misyon
edinmişti. Her sene 8 Mart haftasında dans ve kadınlar üzerine akademik
sunumlar düzenliyordu ve ben de üçüncü konuk olacaktım. 10 Mart’ta gerçekleştirdiğimiz
“Dans Sahnesinde Kadınlar ve Feminist Yaklaşımlar” başlıklı sunum ile sohbet işte
böylesi bir çerçevede gerçekleşti.
Bu sefer dansla farklı
düzeyde ilişki kuran kadınlar ve erkeklerden kurulu bir toplulukla
birlikteydim. Pazar günü için oldukça erken olabilecek bir saatte buluşmuştuk. Ama
sabah mahmurluğu hemencecik geçiverdi. Kahvaltı sonrasında sohbete katılanların
enerjisi; öğrenme, tartışma ve paylaşma hevesleri bana da geçti. Saray
balelerinden günümüze kadar uzanan tarihsel süreçte, kadınların dans sahnesinde
konumlanma biçimlerine dair hazırladığım bol video’lu ve fotoğraflı sunum sırasında
ve sonrasında soruların ve görüşlerin paylaşıldığı, fazlasıyla interaktif bir
sohbet gerçekleştirdik. Sohbetten sonra da, Tango MED’deki bir dans dersine
konuk oldum. Daha sonra da birlikte Diyarbakır’ı gezdik.
Bu iki etkinliğin hazırlıklarıyla birlikte yarattığı yorgunluğum çabucak geçiverdi; çünkü tam da istediğim
olmuştu: hem kendi deneyimlerimi paylaşmış, hem de yeni fikirlerle ve
dostluklarla buluşmuştum. 8 Mart’ın bir anlamı da bu değil miydi zaten:
“birlikte”likler kurmak, paylaşarak büyümek, kendi çizdiğin “yol”u yeniden
değerlendirme fırsatı bulmak…
NOTLAR:
1) BGST’de
daha önce yürütülen çalışma notları için bkz. http://bgst.org/alevi-calismasi.
Ayrıca “Kadınsız Alevilik” temalı tartışma için bkz. Şehriban Şahin Kaya, “Kadınsız Alevilik”, http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1044342&CategoryID=42,
27 Mart 2011 ve Hatice Kızılyıldız, “Kadınsız Alevilik Hakkındaki Yazıya
Yanıt”, http://www.gomanweb.org/index.php/yazarlar/gomanweb-yazarlar/160-hatice-k-z-ly-ld-z/928-kadinsiz-alevilik-hakkindaki-yaziya-yanit,
(bu web sitesinde yayınlanma tarihi: 23 Eylül 2012).
2) bkz.
http://www.tangomed.com/.